21 Eylül 2014 Pazar

Mutlu Dükkan'da Ayşem Öztaş'tan Gelin Buketi...


Yazıma yine bir ilk diyerek başlayacağım ve ne bitmez ilkler diyeceksiniz. Ama ne yapayım, gerçekten de ilkleri yaşıyorum. Yani ben kendi halinde şekerle oyun oynayıp figürler yapan biri iken kaptırdım kendimi bu dünyaya, derinlere dalmaya başladım. Durmak bilmiyor isteklerim, öğrendiklerim. Meğer öyle basit bir şeker süsü yapmak değilmiş. Neler neler, ne malzemeler yöntemler varmış. Hele şekerden çiçek yapmak sanatın bir dalıymış, uğraşanı mus mutlu yapıyormuş :) 
Belki bu yaptığım buket, yılların çiçek ustalarına bir şey ifade etmeyecektir ama beni benden aldı. Yani ben mi yaptım diye dönüp dönüp bakıyorum :D Hep ilklerimi kurslarda yaşıyorum. Hiç fikrim yokken kurslarda neler neler öğreniyorum. Bir veriyorum on alıyorum. En başında zevk alıyorum. 
Sanırım bu aralar ne değişik kurs bulsam katılıyorum. Ama bilmediğim denemediğim yöntemleri seçiyorum. Neyse ki şu ana kadar eğitim aldığım kişiler gerçekten çok paylaşımcı, bilgili ve yardımcılar. Bilgisiz bile gitsem, kurs sonu dopdolu oluyorum. 


Mutlu Dükkan sürekli takip ettiğim ve takdir ettiğim bir yer. Zeynep hanım'dan daha evvel keskin kenar kursu almıştım. Çok faydalı ve eğlenceliydi. Bu sefer yine Mutlu Dükkan katkısı ile Ayşem Hanım'ı tanıdım. Daha önce gerçeğe yakın şeker çiçek hiç denemedim. Zaten malzemelerini de tanımıyordum. Hatta hamurunun bile farklı olduğunu bilmiyordum :). Ama buketleri gördüğümde hayran kaldım. Bunu da öğrenmeliyim dedim. İşte o zaman Ayşem Hanım'ı ve şekerden çiçekleri tanıma fırsatım oldu. Bayıldım. Tek kelime ifademi bu şekilde anlatıyor. Belki Ayşem Hanım'ın eğlenceli karakteri çok iyi vakit geçirmemi sağlamış olabilir. Yorucu sıkıcı geçebilecek iki gün olabilirdi. Ama Ayşem Hanım gerçekten kadınları iyi tanıyor ve çok iyi bir usta ;) Hiç sıkılmadım.



Hayranlığın ve mutluluğun en üst noktaya ulaştığı an da çiçek yapraklarını bir bir birleştirip bütünü oluşturduktan sonra oldu. Tek tek bir şey ifade etmeyen telli şekerler, birleşti. Sonunda her biri kendince çok güzel çiçekleri oluşturdu. Ben mi yaptım vay be demeden edemedim. Hepsini çok sevdim. Ağzım kulaklarımda bu çiçek buketi ile eve geldim. Artık salonumda sergi haline gelen konsolun üzerindeler. Evin salonunu bir kaç kurs sonra düşünemiyorum. Her yer şeker kokacak :D



19 Eylül 2014 Cuma

Batu'nun 3 Yaş Pastası


Batu artık 3 yaşında. Her erkek çocuğu gibi kepçelere bayılıyor. Belki de büyüyünce "ben kepçe şoförü olacağım " bile demiştir ;) . Bu yüzden bu yıl ki doğum günü onun için şeker mi şeker bir kepçe ortaya çıkardı. 


Sevgili Maral hastanede minik yavrularını kucağına alacağı sıralarda, Batu bu şeker kepçeyi üfledi. Maral yanlarında olamasa da bu pastanın Batu'ya ulaşmasında ki en önemli kişidir. Maral'ın güzel bebeğe hazırlık partisinin baş mimarı Bahar, Batu'nun annesi. Ve o partide ki büyük emekleri, yardımları düşünürsek bu güzel sürprizi kesinlikle hak etmişti.  Maral'dan Batu'ya gelen şeker hediyeyi hazırlayıp ulaştırmak zevki de benim oldu. 
Yani kendim yaptığım için güzelliği konusunda yorum yapmam ne kadar doğru olur bilemiyorum. Ama yaptığım her pastayı severek yapıyorum. Üstelik konuların başka başka olmasına bayılıyorum. Bu konuda harikaydı. Hele de benim için dağ, taş, toprak yapmak çok zevklidir. İnşaatı ben de seviyorum sanırım :D Sadece bazen çılgınca detaylara inmek istiyorum ama şeker hamuru bana müsaade etmiyor. Ya da henüz şeker hamuruna hükmüm tam geçmiyor:) Ama kesinlikle bu işlerde çılgın detaylara gireceğime eminim. Çünkü içim kıpır kıpır oluyor düşündükçe...



Detayları yapabildiğim kadar ince yaparak Batu'nun kepçe ve pastasını hazırladım. Sıra ulaştırmaya geldi. İşte en düşündüren nokta bu. İstanbul'un Trakya sınırı beni çok zorlasa da büyük bir sevgi ile yollara düştüm. Emniyet kemerini pastanın kutusuna doladım. Klimayı ve müziği açtım.Yollardayım. Neyse ki çok nadir açık olan trafik, o sırada açıktı Tabi ki böyle açık trafik olduğunda araba kullanmayı çok seviyorum:D



Kısa sürede ulaşmak beni mutlu etti. Pasta sapasağlamdı ulaştığımda. Aslında bu sefer pastayı acayip sağlam inşa ettim. Gerçekten içerisinde ahşap bir sürü çubuk oldu. Tam bir inşaat alanı gibi oldu diyebilirim. İnci'nin pastası devrilince bu sefer direkleri sağlam tuttum :). Bahar'ın pastayı Kabataş'tan feribot ile karşıya geçireceğini de hesaba katarsak taş gibi bir pasta olması şarttı :S Taş kaya, v.s. derken gerçekten taş gibi bir pasta oldu :D


İyi ki doğdun Batu Usta...

11 Eylül 2014 Perşembe

Ece'nin Müzik Tadında Pastası


Hay Day konulu pastamı belki hatırlayabilirsiniz. Çok severek yaptığım ve çok güzel tepkiler alan bir pastaydı. Yine aynı aileye pasta hazırladım. Bu sefer evin güzel prensesinin pastasını hazırladım. Naif, düzenli, yetenekli esmer bir prenses. Keman, saz çalabiliyor. Müziği ve köpekleri çok seviyor. Sevgili Ece büyüyor. 


Ece henüz ilkokulda. Ama müzik konusunda oldukça başarılı. Babası ona bu doğum günü için pasta yaptırmak istedi. Ve severek yaptığı müzik konusunu işlememi istedi. Hay day pastasını yaparken tamamen oyun odaklı çalışmıştım. Orada, burada bir şeyler olsun mantığı ile pasta yapmıştım. Ama Ece'nin pastası çok kibar, sade, düzenli, özenli olmalı diye düşündüm. Ece'yi bir kere görmüştüm ve gerçekten kibar bir kız çocuğuydu. Hatırladığım kadarı ile bana sade, şık bir izlenim verdi. Pastayı bu şekilden daha başka düşünemedim.


Renkler durgun, dingin ve düzenli olmalıydı. Yüksek zarif, bir pasta olmalıydı. Ve her yeri şarkı söylemeliydi. Ve üzerinde o kibar kız çocuğu... Üstelik Başak burcu :).
Murat Bey, Ece'den bahsettiği anda aklıma gelen pasta bire bir buydu. Biraz hislerime güvenerek pastayı hazırladım. Ece kedi ve köpekleri çok seviyormuş. O yüzden ona arkadaşlık ve bekçilik eden bir köpek koydum yanına. Elinde tuttuğu kemanı hazırlamaktan zevk aldım. Çok minik parçaları olduğu için zorlandım. Detaya indim ama ileride daha büyük keman yapıp en ince detayları yapmak için oldukça heveslendim. Bir de benim kızımda bir gün güzel keman çalsa ne güzel olur diye hayal de kurdum :D




Ben sadeliği bakımından pastayı çok sevdim. Küçük kemancı iyi ki doğdun.


7 Eylül 2014 Pazar

Pasticci di Molly ve Muhteşem Kurs Deneyimi

Molly ile ilk gün 


Anlatılmaz yaşanır diye bir giriş yapasım var. Çok arabesk olacağım biliyorum ama insanın içinden ara sıra bu şekilde duygular geçiyor. Hafızamda bir bir yer etmesine rağmen neresinden başlayıp anlatacağını bilemediğim bir hatıra. O yüzden öyle karman çorman bir şekilde bahsedeceğim :D 


İlk gün heyecanla uzak yollardan kurs yerine ulaştım. Karşımda harika enerjisi ve ona hayran olan pastacı kursiyerler :) Molly gerçekten enerjisi yüksek biri. Oraya, yaptığı modellerin hayranlığı ile gidip kendisine de hayran kalmamak mümkün değil. Kendine güveni, çalışırken ki rahatlığı ve bu işe sevgisi gerçekten belli oluyordu. İstanbul'dan önce de dünyanın başka ülkelerinden gelmiş o kadar öğrenci ile tanışmasına rağmen hala bizlerle bire bir ilgilendi. Bu enerji ve sevgi gerektirir. Bir derste yaptığı kol, bacak sayısı benim için işten bunalma derecesi olabilir :D Molly ise bıkmadan usanmadan (biz kollar ve bacaklarla boğuşurken) kıyamayıp çekilin kenara dercesine bizlerin modellerine tek tek el atmış bulunuyor :S 
Sadece model yapımı değil pastaya bakış açışı, bunun sanat yapmakla eş değer oluşunu bir kere daha pekiştirdi. Evet tam da istediğim tarz. Pastacı değil sanatçı olmak. Model yapmak bir yere kadar hepsi yetenek v.s. Ama bunu hangi ruh hali ve yöntem ile yapacağını görmek kursun değerini tamamen arttırdı. Anlattıkları Türklere biraz farklı gelebilir ama eğer pasta ile gösteri yapılacaksa sanat olarak bakmak gerekir. Sadece pastanın üzerine koyulan bir süs demek bu işi çok basitleştiriyor. Süs olarak bakıldığında pastanın iç çeşidi ve damak zevki ön plana çıkmaya başlıyor. İşte bu nokta pasta sanatından uzak lezzet aşçılığına gidiyor. Aşçı ya da pasta şefi olmadığım için pasta konusunda iddia etmem komik olurdu. Ben pasta sanatı yapmak istiyorum. Sürekli kafamda olan duygu ve düşüncelerdi. Pastahanelerde ki pasta çeşitleri ile kıyas yapıldığında hiçbir zaman anlamamışımdır. Yılların ustalarının deneyim ve tariflerinden daha nasıl lezzetli yaparım ki. Öyle iki süs yapmakla olur mu ki? Olmaz diyordu bir ses ve sanatı mutfaktan ayırmak gerekiyordu. Beni isteyenler lezzet çeşidi değil sanat çeşidi aramalıydı. Yaptığım pasta lezzetli aslında ama bir veya iki çeşit olabiliyor. Çünkü odaklandığım tamamen modelleri ve tasarımı oluyor.  
Bu düşünceler en başından beri ben de var. Ama çevrede pasta lezzetleri konusunda çılgın bir rekabet var. Bu yüzden sanki pastaya odaklanmam gerekiyormuş gibi susuyordum. Ama bu gün Molly de pastacı değil pasta sanatçısı olduğunu vurguladı. Neredeyse pasta hiç yapmadığından bahsetti. Günün en heveslendirici edici bilgileri bu oldu :D  Henüz bizde ki kavramı pasta süsü olmaktan öte gitmese de biraz umutlandım gün sonunda. Ben kendimi pasta ustası değil pasta sanatçısı olarak görmek istiyorum.
Neyse biraz da yaptığımız harika modelden bahsedip günü sonlandıracağım. Sonuç olarak ilk günün meyvesi hamile bayanımız ortaya çıktı. Tabi ki de o sihirli parmakların her birimizin modeline ufak dokunuşları bile yetti. Sonunda hepsi farklı tipte ama çok şirin oldular. 
Gelelim bana, hayranlığın şaşkınlığı, yorucu yoğun günün yorgunluğu ile yola çıkarken dehşet bir trafik ile ele akşam 10.30 da vardım. O kadar rüya bir günden sonra "İstanbul senden nefret ediyoruuuuum" diye bağıra bağıra araba kullanarak evdeydim. Gider gitmez de koltukta uyuyakaldım. 

Molly ile ikinci gün


Aslında kurs 3 günde olabilirdi. Ben iki gün arasında olanı almadım. Evdekilerle de ilgilenmem gerekiyordu. O yüzden bir gün ara ile diğer kursa gitmeyi tercih ettim. 3 gün devam eden arkadaşlar artık iyice alışmış görünüyorlardı. Bana bile ikinci gün daha kolay geçti. Tek talihsizliğim fazlaca sıcaktı ve bu sefer ki şeker hamuru bir türlü kurumadı. Çöktü de çöktü. O şirin hayran olduğum bebek modelim yaşlandı. Bir saatte sarktı, buruş buruş oldu. Benjamin Buton oldu :S 
Gerçek modeli bakmaya kıyamadığınız kadar güzel bir model. Aslında Molly'nin elinden çıkan model bu kursu sabırsızlıkla beklememin nedeni, o şirin erkek bebeği o kadar harika ki! 
Zaten onun kadar şirin yapamamanın yanında bir de modelim eriyince çok üzüldüm. Erimesini engelleyemedim. Eve geldiğimde yanakları ile omuzları bir yerdeydi :(:(( 
Hani insan en çok istediğini zor elde edermiş ya. Benimde en heveslendiğim model tamamen bozuldu. Ben yine de acaba olaya şu yönden mi bakmalıyım diyorum?? " Bu modeli bir kez daha yapmak ve denemek için bana bir fırsat çıktı :D" 


1 Eylül 2014 Pazartesi

Cahit'in Doğum Günü Sürprizi


Evet nerede kalmıştık? :) 
Tam da Maral'ın baby shower ( Türkçe çocuğa hazırlık ) partisinden çıkıp hep beraber yollara düşmüştük. Karşı yakaya, bana göre İstanbul'un taa öbür ucuna... 
İşte bu talihsiz pastayı artık sizinle paylaşıyorum. O kadar yollara dayanmak zorunda olan, İstanbul'un uzaklığına katlanabilen bir pasta kendisi... Yaptığım en ağır ve en yüksek pasta olarak bu mesafelerde taşımak çok da akıl işi değilmiş :) Dağlar taşlar bile buna dayanamayıp parti evine ulaştığında biraz çökmüşlerdi. Üstelik pastayı hemen sağ koltukta ve emniyet kemeri takılı şekilde seyahat ettirdim. Fakat emniyet kemeri bile çöküşe engel olamadı ve Güzel İnci'nin çok özenerek hazırladığım burnu biraz kazaya kurban gitti :S 


Canım arkadaşım bunu pek sorun etmedi. Ve her zaman ki hızır İnci birden bana şeker hamuru şekillendiricileri getirdi. Ben yanımda taşımayı neden akıl edemedim bilmiyorum ama o bana aletler buldu :D Bir ara kuzeni için almış evde duruyormuş... Harika...
Gerçekten çok eğlendiğim unutamayacağım bir akşamdı. Cahit'e sürpriz pasta olması gerekiyordu ama bir taraftan da hasarları biraz düzeltmem gerekiyordu. Evin bir odasına tıkılıp pastanın üzerinde oynamaya başladım. Gerçi eve yeni gelen arkadaşları gezdiren Cahit'ten pastayı gizlemek için büyük çabalar gösterdik. 


Neyse ki sonunda az hasarlı şekilde pastayı kurtardım. En azından pastayı kesene kadar. Kestikten sonrasını sormayın. Artık modellerin ne kolu ne bacağı tuttu :D
Aslında hayalim üst katın tamamen saklanabilir olmasıydı. Genelde pastanın bir tarafını maket yapmayı severim. Ve bu konu maket pasta yapmaya çok uygundu. Karadeniz yayları, yayla evi, tepeler uçurumlar... Daha konuyu duyduğumda üstü maket olmalı dedim. Üst katı yavaş yavaş seve seve hazırladım. Bayır olacak alanların maketini yazlığın yeşil bahçesinde ara sıra hamakta sallanarak hazırladım. Doğayı hissederek yani :P 
Eğimli yaylalar, tepelik alanlar, Cahit'in yayla evi sevdası... Konu aslında tam benlik. Bayılırım dağ bayır yapmaya :D


Pastanın konusuna İnci karar verdi aslında. Doğum günü sürpriz değildi ama pasta sürpriz olsun istedi. Eşinin en sevdiği şeylerin bir arada olduğu bir pasta yapabilir miyim diye sordu. Yapmaz mıyım? Bana detay yapabileceğim her şey olur. Cahit'in en sevdikleri, yaylaları, evi ve güzeller güzeli eşi... Resimlerinde sürekli gördüğüm koyu gözlükler ve koyu kıyafetleri de benim kattığım bir espri oldu.. :D


Cahit arkadaşım gerçekten bu düşünceli eşinden dolayı çok şanslısın. Yoğun işlerinin arasında doğum gününde mutlu olman için çok özendi. Yaylara götüremedi ama yayları ayağına getirdi :P Şekerden de olsalar idare et :D 
İyi ki doğmuşsun arkadaşım.