2 Ekim 2015 Cuma

Kara Kelebek Doğuyor.


İnsanların neyi var böyle! Henüz ufak bir tırtıl değil miyim? Çirkin olduğuma bu kadar çabuk nasıl karar veriyorlar! Çirkin miyim acaba? Güzellik nedir ki! Ya da ben güzelliklerin ölçüleceği kadar büyüdüm mü? 
Günlerim benden beklenenle geçti. Beklentileri karşılamak istedim ama minik bir tırtılı kim ciddiye alır ki! Şirin bulan, korkan, tiksinen... Tırtıldım ben.  Hayatım sürünerek geçiyordu. Sıkıldım bundan. Ben de güzel olmalıydım. Herkesin önemsediği bu değil miydi? Saçım, gözlerim, vücudum... Değişmek istiyordum artık, sürünmek değil herkesin gözlerini kamaştıran uçuşlar yapmak... 
Zor mu acaba? Yeniden mi doğmak gerek? Hayatı nasıl canlandırabilirim ki! Kim beni büyütür, kim güzelleştirir? 
Aradım, ağaç ağaç, ev, ev... Dostlar da buldum ama onlar değildi beni değiştirecek. Süründüm durdum, kimse ama kimse o sihri vermedi bana. Çok sıkıldım, kapattım kendimi perdelerin arasına. Yalnız kalmak istedim. Hep benden güzellik beklerken niye kimse yardımcı olmuyor bana!


İnsanların neyi var böyle! Henüz ufak bir tırtık değil miyim? Çirkinim diye mi yardım etmiyorlar bana... Ama güzellik, iyi olmak, sevgi dolu olmak değil miydi? İç güzellik değil miydi önemli olan!


İç güzellik! 
Onu hissediyorum bu oda içinde... Yapışkan, biraz esnek, sıcacık, benle dolu oda. Benliğimle... İç sevgimle dolu... Ne kadar da huzurlu. Büyümeme bile izin veriyor. Yanımda, kolumda, sırtımda, hatta kanadımda. 
Kanadım da mı? 
Kanadım mı varmış benim? İnanamıyorum minik minik kanat çıkıntısı. Bu nasıl olabilir? Renkleri içimde ki sıcaklık gibi. Sihir mi bu? Ben dolu oda da büyüyor muyum ki! Evet üstelik büyüyorum. Oda da benle beraber büyüyor ama ben daha çok büyüyorum. Hiç bir ev, hiç bir kimse gibi değil burası. Beni dinliyor, hissediyor, hissettiriyor... Yeniden doğuyorum. Beni sarıyor.
Zaman geçiyor ve oda beni benle boğuyor. Kanatlarımla sarılı vücudum, bütün sesleri, loş ışıkları, değişen gün ışığını, zamanı dinliyor. Oda hem içeriyi hem dışarıyı gösteriyor bana. Zaman geldi diyor. Bir ses bana "Yeniden doğ!.." diyor 
Yeniden doğmak, istediğim de bu değil miydi? Hem de benle, kendimle doğmak! Her yerde aradığım sevgiyi bulduğum kendi içimden yeniden doğmak! Kulağa çılgınca geliyor. Heyecanlıyım. Gerçekten nasıl görünüyorum acaba? Zaten artık sevgime dar geliyorum, yırtmalıyım bu odayı...
Ne kadar da yumuşak bir ev? Nasıl da beni narince korudu her tehlikeden. Ama bir o kadar da kolay yırtılıp sıyrıldım ondan. Sıyrıldıkça büyüdüm yine. Bedenimi saran kanatlar açıldı birden "Uç" dedi bana. "Uç istediğin gibi sürünmeden uç..." 
Gerçekten uçuyordum artık, yukarılarda, her yerde... Görüntüm, güzelliğim bile umurumda değildi artık, uçuyordum ben. Ağaçların, taşların üzerinde ve denizin, gölün üzerinde. 
Göl! Yansıması, akışkanlığı, dostluğu dürüst göl. Neysen onu gösteren göl! Bu ben miyim? Yansımada ki uçan turuncu alev kanatlı bu tırtıl, ben miyim? Kıllı tırtılım hala ama çok güzelim. Aynıyım biraz ama farklıyım da. Sürünmüyorum, parlıyorum adeta. Yeniden doğmak buymuş demek! İçim hep aynı, biraz eski ben gibi olan bedenimin ışıltısı şimdi daha bir ben gibi. Yani ben güzelmişim. Belki de hiç çirkin olmamıştım. Sadece henüz uçmamıştım.

Ben hep Kelebek'tim. Kendinden doğma, Hayatı ellerinden akma bir kelebek. Renksiz hayatına elleri ile renk veren güzel kelebek....



İyi ki doğdun Karakelebek!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder